Bu yazıyı 2021 Mart ayının ortasında kaleme alıyorum. Belki yıllardır akademik bir amaç haricinde başına oturduğum ilk yazı. Duygu ve düşüncelerimi yazıya dökmek konusunda antrenmanlı değilim ve bu konuda çok rahat hissettiğim de söylenemez. Yine de bir süredir olup bitenlerin, bazı anların ve hislerin ileride hatırlanması gerektiğini seziyorum. Bunun için zaman zaman geriye dönüp bakabileceğim bazı izler bırakmak niyetindeyim.
Bundan yaklaşık üç ay önce gündemimi, planlarımı, hatta kaygılarımı değiştiren bir konu hayatıma dahil oldu. Basit ve sade bir şekilde ifade etmek gerekirse yurtdışında gönüllülük projesine katılmak. Ama bu arka planda bir çok farklı başlığı da beraberinde getirdi, beklediğimden daha fazlasını. Los Portales’e gidecek olma fikri daha şimdiden çok fazla şeyi aynı anda ifade ediyor; korkularla yüzleşmek, yalnız kalmak, deneyimleyerek öğrenmek, öngörülemeyen ve planlanamayan durumlara kucak açmak… “Evet, galiba bu adımı atmak istiyorum” dediğim günden beri gözlemliyorum kendimi. Bazen çok coşkulu ve şevk dolu hissederken bazen kaygıdan düşünemez hale gelebiliyorum, istediğimden şüphem olmasa da ‘hazır değilim’ diye bağırmak geliyor içimden. Alıştığım, maruz kaldığım, sorumluluğunu hissettiğim ne varsa değişecek olması korkutucu geliyor. Üstelik daha önce hayatımın bir yılını etkileyecek bir karar almadım. Sanki her yol herkese uygun değil gibi. Ben bu yola uygun muyum, çıkmaya hazır mıyım diye düşünüp duruyorum. Yanımda bir soru işareti gezdiriyorum birkaç aydır. Sonunda bunun zorunlu olarak cevaplanması gerekmediğini kabullenebiliyorum. Tamamiyle ‘hazır olma’nın imkansızlığını da. Bunun bir provasını yapmak mümkün değil. Deneyip yanılma, olasılıkları öngörme imkanım yok. Espri yapamadığım bir dille anlaşmak durumunda olmanın ne hissettireceğini bilmiyorum örneğin. Ekoköyde bir çalışan olmak nasıldır, bir komünitede kolektif bir yaşam paylaşmak nasıldır, tanıdığım tüm insanlara birkaç saatlik mesafeden çok daha uzak olmak nasıl hissettirir bilmiyorum. Ama üç aylık hazırlık süreci sonunda hazır hissetmenin bir gereklilik olmadığını anlamış durumdayım ve bunu kabullenmek bile özgürleştiriyor. Korkmaktan korkmuyorum.
Yolculuktan önceki bir haftayı istanbulda geçirdim ve gidene kadar yapmam gerekenlerle ilgili kafam çok karışıktı. Aslına bakılırsa gittikten sonra yapacaklarımla ilgili de öyle. Belki elli liste hazırladım yapılacak şeylerle ilgili. Belli ki hepsini muntazam bir şekilde gerçekleştirmek mümkün değilmiş ama yine de bu seyahat birçok farklı konuda ne isteyip istemediğimi gözden geçirmeme vesile olduğu için çok memnunum. Hayatımda kimleri görmek istiyorum, insanlara ne hediye etmek, onlara hangi duyguları taşımak istiyorum, neleri vazgeçilmez buluyorum… Tüm bunlar hakkında belki de ilk defa bu kadar kapsamlı düşünmüşümdür. Hepsini gerçekleştiremesem de üzerine kafa yormak gerçek bir kazanım sağladı. Cevapları bulmaya çalışırken hissettiğim şeyi tazelenme olarak tanımlayabilirim sanırım. Umuyorum ve diliyorum ki keşfetmeyi, gelişmeyi, tazelenmeyi hiç bırakmadığımız bir yolculuk geçirelim. Yarın her şeyiyle yepyeni bir gün olacak, hepimiz için!