İspanya Öncesi - Cenk

İspanya Öncesi - Cenk
23/01/2020

İSPANYA ÖNCESİ DEĞİŞİME AÇIK OLMAK ÜZERİNE
Cenk1stVisit 9 Aralık 2019 Pazartesi günü defterime şu satırları yazmışım: Bugün yatağımdan kalkıp kendimi yürüyüşe çıkmaya ikna ettim. Derin bir nefes aldım kapıdan çıkarken, işler yakında yoluna girecek diyerek kendimi avuttum. Her şeye rağmen hayata devam etmeye çalışıyorum. Belki de herkesin ağzına pelesenk olan “büyümek” budur, düşeceğinden neredeyse emin olsan dahi bir adım daha atmaya kendini inandırmaktır büyümek. Hayat belki de bugün yaptığım 20 dakikalık kısa yürüyüşten başka bir şey değildir.
Claire (ODTÜ hazırlıkta hoca-öğrenci ilişkisinin ardından iki dost olduğumuz) ile son aylarda sıklıkla buluşup hayata dair bazı önemli hususlar üzerine konuşuyoruz. Ne yapıyoruz bu hayatta, neredeyiz, gelişiyor muyuz, gelişebilir miyiz, peki ne yapmalıyız tüm bunlarla birlikte gelişebilmek için? Benzeri daha pek çok soru üzerine de durduk elbette ve bu sohbetler benim için çok farklı anlamlara sahipti çünkü bunlar, sonu hiçbir şeye varmayan, varoluşsal sorulardan/sorunlardan daha fazlasıydı. Depresyona ya da dertlere yönelik değil devam etmeye ve bunun olurunu bulmaya yönelik olumlu, yapıcı konuşmalardı. Hem eskiden hastanelerin psikiyatri kliniklerinde bilmem kaç para ödediğim doktorlarla yaptığım tarzda “yapıcı” konuşmalardan da değildi ha yanlış anlaşılmasın! Daha çok iki dost olarak o sohbetleri yaptık biz ve bu fikir çok iyi geldi, fikirlerimin duyulduğunu hissediyordum. Bir saatin sonunda ilaç dozumdaki değişime karar verilecek seanslardan değildi. Evet işte Claire ile bu dostane muhabbetler beni daha farklı bir yere götürdü. Esasen bu konuşmalara İspanya/Sevilla’da 1 yılımı geçireceğim projeye gitmeden önce bir hazırlık olarak başladık ancak işler planlandığı gibi gitmedi bazen ve hayatın önümüze çıkarttığı zorluklarla baş etmek için de bu seansları gerçekleştirdik. Kısaca ben bazen öyle olduğuna inanamasam da (çünkü problemlerle uğraşırken insan etrafına iyi bakamayabiliyor) bu seanslar gerçekten sahip olması gereken öneme sahip oldular ve en başından beri düşündüğümüz amaca hizmet ettiler. Hazırlık!
Hazır olmak nedir? Radikal ve belki hayatımı değiştirebilecek bir karar alarak çıktığım bu yolda karşılaşabileceğim tüm sorunları çözmeye yetecek donanıma sahip olmak mı? Bunun için uğraşmak mı yani kusursuz ve çok sağlam bir insan olmaya çabalamak mı? Hayır! Claire ile ilk sohbetimizi gerçekleştirdiğimizde ona da belirtmiştim: Hayat sadece bir yolculuk, gerçek hedef benim için hiçbir zaman mutlu ve sorunsuz bir hayata sahip olmak değildi. Bugüne kadar, her insanın hayatında olduğu gibi, benimde hayatım problemlerle örülüydü ve eskiden bu problemlerden ötürü kendimi lanetli birisiymiş gibi görme eğilimindeydim. Ama sorunlarla karşılaşmanın ve bunların üstesinden gelmeye çalışırken yaşanan deneyimlerin insanı büyüttüğünün, değiştirdiğinin de farkına çok geçmeden vardım. Belli bir nokta da artık problemlerle alakalı düşündüğümde aklım ister istemez Nazım’ın dizelerine kaymaya başladı:
“Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler”
Yeri gelince “büyük” dertlerimle övünen ben için beni tanımlayan şeylerin sorunlarım ya da uğruna savaşacağım “güzel günler” olmadığını hatırlatır bana bu dizeler, öyle görünmese de altını kendim için farklı anlamlarla döşediğim bir şiirden parçalardır bu dizeler. Bu halet-i ruhiye hayatta önüme çıkabilecek, beklenmedik dertleri, uğraşları eski birer dost gibi görmemi sağladı kısa sayılabilecek bir sürede. Kısa diyorum çünkü şunun şurasında 20 yaşını önümüzdeki Nisan ayında yeni dolduracak bir delikanlıyım hala. İşte tam da bu yüzden, Claire ile ilk görüşmemizde ilaçlarımı neredeyse bir senedir kullanmadığımı belirttiğimde, ona başıma gelecek yeni zorluklar için heyecanlı olduğumu söyledim. Evet gerçekten öyle. Hayatta başımıza hiçbir şey gelmeyecekmiş ya da gelmemeliymiş gibi davranırsak hep hazırlıksız yakalanırız, eninde sonunda başımıza bir şey geldiğinde de isyan edip sonra bir de kendimizi toparlayıp harekete geçmeye hazır hale gelene kadar belki de vakit çoktan geçmiş olur. Problemlerden ve problemlerin ardından gelebilecek olası değişimlerden korkar isek asla hayata hazır olamayız ve esasen bu yüzden bu büyük hayat muamması beni, aksine çok heyecanlandıran, içimi iştiyakla dolduran bir mesele haline gelmişti en başında. Yeri gelmişken 17 Aralık 2019 Salı günü defterime “güzel şarkılar ve hazır olmak” üzerinde yazdığım yazının bir kısmını paylaşmak isterim:
“İnsan neden vapura binip, nefes alıp manzaranın tadını çıkarmak için uygun bir köşe bulduğunda tam da ufka bakarken, hele bir de kulaklarında güzel bir şarkı çalıyorken, kendini tüm güçlüklere hazır hisseder? Öyle anlarda böylesine güçlü hissederken, peki sonrasında neden tekrar gücünü yitirir? O şarkılar, o vapur, o simit attığınız güzelim martılar, o güzel deniz insana savaşma gücü vermez mi? Tüm bunlar nereye kaybolur hayatın hengamesine karışınca, vapurdan adımını dışarı atar atmaz? Çok suçlayıcı, inkarcı bir yaklaşım oldu ama demek istediğim elbette bu anların gereksizliği değil ancak daha kısa süre önce depresyonun kucağında geçirdiğim gecelerden ve onların hayatımı tanımlamak için yetersiz olduğundan bahsederken aslında bu güzel, sonsuz hissettiren anlardan da bahsediyordum. Ne hatırımda, annemi son kez gördüğüm an ne de güzel müzikler eşliğinde Konak-Karşıyaka vapurunda geçirdiğim o eşsiz güzellikteki vakit tek başına yeterli olabilir, hayatımı tanımlamak için. Hayat ve insan bunların hepsinin bir bütünüdür ve sahip olduğun o anlar toplamıyla yeni anlar yaratırsın kendine. Bazen hayat yarattığın bu anlardan ibarettir. İbarettir diyorum çünkü yarattığım her yeni anda daha önce yaşadığım, hayatım boyunca, bütün o sonsuzlukların, iyisiyle kötüsüyle, ağırlığı ve gölgesi vardır. Yarattığım her yeni an şu kısa insan ömründe birer bütünlük ve sonsuzluktur”
Deneyimlediğimiz her anın bir diğer ana tesir ettiğine inanıyorum, çok derinden. Dün, 21 Ocak 2020, geçtiğimiz sene Los Portales’e uzun süreli giden gönüllümüz Sercan ile değişime açık olmakla alakalı sohbet ederken de yine bunları düşündüm içimden. Ben hazır mıyım? Yeni bir yaşam biçimine doğru yola çıkıyorum. Sercan dün Los Portales’in ve orada sürülen yaşamın pek çok yönünde bahsetti. Kaliteli ve sağlıklı iletişime verilen uhrevi değerden, değişime, gelişmeye ve paylaşmaya açık olmanın ne kadar önemli olduğundan, klasik bir şehir hayatını düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen şeylerden biri olan yüzeysel ilişkilerin toksikliğinden ve yetersizliğinden, ne kadar değiştiğinden ve daha bir sürü şeyden…
Ben hazır mıyım? Evet hazırım! Sanki şu güne kadar yaşanılan her şey beni bu ana, bu gidişe hazırlamış gibi. İnandığımdan değil lakin sanki bana biçilen bir kaderin bir parçasıymış gibi hissettiriyor bu yolculuk bana. Sanki hayatın bu noktasında, bugün bu kararları verebilmek için dün onca şey yaşamışım gibi. Elbette hazırım ve yarın beni bekleyen yeni şeyler için çok heyecanlıyım.

Cenk Ceylan

Diğer Blog Yazıları
Tüm Blog Yazıları
Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam