Mezun olduktan sonra epeyce bir kafa karışıklığı dönemim oldu. İçinde bulunduğumuz koşullarda kendimi sıkışmış hissettiğim bir zamanda çıkıverdi bu macera karşıma. Gerçekten de birdenbire oldu her şey.
Epeyce bir zamandır hem kendim hem de toplum için en uygun yaşam biçiminin ne olduğu soruları düşmüştü içime. Bu soruların peşinde köyden kente kentten köye eksik fazla tanık olduğum ne varsa her şeyi hem büyük hem de küçük ölçekte düşünmeye başlamıştım. Bireysel olarak güzel ve etkili olan bir uygulamanın çok kişi tarafında yapılmaya başlanmasının çok sıkıntılı sonuçlar doğurması veya bunun tersi şekilde bir insan topluluğu tarafından uygulanan bir fikrin ise tek bir kişi tarafından uygulanmaya çalışıldığında onun sürdürülebilir olmayışı gibi. Bu iki yaşam biçiminin de çok köklü sıkıntıları olduğunu düşünüyorum kendimce. Bunun yanı sıra çeşitli ihtiyaçların çarpık ve günü birlik bir yöntemle kendine yol bulduğu hallerde toplanabiliyorlar. İşte öyle böyle şöyle derken köklenmeden henüz daha yerleşik hayata geçmeden Sieben Linden'a gitmek benim hayatımdaki pek çok soruya cevap oluşturacak diye düşünüyorum. Ayrıca uzun zaman sonra bir baharı köyde geçirecek olmak da gönlümün gizli heyecanlarından. Bakalım bu küçük köyde hangi kuşlar var, insanlar ne yer ne içerler, bizim köyün Duran emmisi var bakalım orda kimler kimler var.
Etrafıma baktığımda somut olarak gördüğüm nesnelerin belli koşullarda baskın olan bir koşulun eseri olarak biçimlendiğini görüyorum. Mesela şu karşımda ki masa, hacim ve kütle olarak epey yer kaplıyor. Fiziksel varlığına epeyce yer açılmış ve bu masa kalabalık bir ailenin yemek yemesi koşulu üzerine tasarlanmış. Yani baskın olan koşul bu. Halbuki kenarları çok sivri küçük bir çocuğun oyun alanına dönüştürmesine elverişli değil, ayrıca katlanabilir olsa taşımasıda kolay olabilirdi. Hatta iyi bir katlama yöntemiyle küçülüp büyüyün bir masa yapılabilirdi aynı malzemeyle. Buna daha pek çok koşul eklenebilir, daha hafif olması, bir kitaplığa dönüşebilmesi ekonomik olması vs. Şimdi bu masadan niye bahsettim, işte bunun gibi aynı malzemelerle hatta çok daha azıyla hem daha fonksiyonel, hem daha pratik hem de daha uzun ömürlü şeyler inşa edebilirz, veya var olanları bu yönde değiştirebiliriz. Yani pek çok koşul içinde yalnızca bir tanesine yönelik tasarım yapmaktansa, onun ilişkili olduğu tüm durumları birlikte düşünerek çok yönlü yapılar icat etsek pek çok sorun çözülecekmiş gibi. Bu yapı ne yazık ki sadece masa da binada yollarda gördüğümüz bir şey değil, bu bir düşünme-algılama biçiminin ürünü olduğu için o algının ürettiği soyut somut her yerde bu yapıyı görmek mümkün, hele de ülkemizde son yıllarda daha da fazlalaştı denebilir. Bu özensiz düşüncesiz matematiksiz sanatsız algı biçimi dışına çıkabilmiş insanların ürettikleri yapılar ilişkiler ve toplum çok ilgimi çekiyor çok merak ediyorum. Umuyorum ki Sieben Linden da bunun örneğini görebilir, hatta üretebilirim de. Bu üretmek yol bina yapmak olmak zorunda değil canım bir kalemlik yapmak bile olabilir.
İşte bunun gibi daha pek çok soru durum gözlem içinde yola çıkmak için son hazırlıklarımı yapıyorum. Yolda olmak değişmeye hazır olmak gibi, yeni olana kucak açmak, başka iklimlerden çiçekler toplamak. Seyredelim ve görelim bu maceranın tesiri ne olacak :)
Not: "Avrupa Gönüllü Hizmeti , istediğiniz bir AB ülkesinde sosyal içerikli bir projede 2-12 aylık süreler dahilinde yer almanızı sağlayan bir faaliyettir. Temel düzeyde dil eğitimini de (% 5) içeren Avrupa Gönüllü Hizmeti 17-30 yaş arasındaki tüm gençlerimize açıktır. Avrupa Gönüllü Hizmetinin (AGH) amacı, Avrupa Birliği'nin içinde ve dışında çeşitli şekillerdeki gönüllü faaliyetlere gençlerin katılımını desteklemektir. Bu Eylem kapsamında gençler, bireysel olarak ya da gruplar halinde kâr amacı gütmeyen, ücretsiz faaliyetlerde yer alırlar."