31 Ocak-1 Şubat 2018
Aralık, Ocak ve Şubat aylarını İbrahim'le Güneşköy’de başladık. Kış ayların gizemi ayrı. Zorlaştırdığı için pek şahit olunmayan yönleri paylaşıyoruz.
Dönem başlamadan son kalma yoğun geçti. Avrupa Gönüllü Hizmeti (EVS) akreditasyon başvurumuzdan dolayı Ulusal Ajans temsilcileri ziyarete geldi ve Elif'e gidişimizi erteledik. Ne kadar anlatabiliriz, neler görmemiz gerekir? Koşullarını bilmediğimiz bir sınava girmek gibiydi.
İki saat gecikerek Bedesten köyüne vardık: Keçiören'den 1.sınıf Canan öğretmeni ile Hasankeyf tek derslik Duygu öğretmeni ilk dönemi bitiren Elif'i ile tanışmak istedi. Elif onları yeni doğan olak ve tavşan yavrusuyla tanıştı - herkesin ustalığı var.
Tam o saatte dolunay doğuda doğurken tutulması bekleniyordu (ama Türkiye'den az ve kısa gözüktü). Meraklı 5 yaşında bireye anlatımı: Anneanne=Güneş, Elif=Ay Dede, bense aralarına girip ışığı engelleyen Dünya.
Tabii ki akşam soba yanarken çayla kestane, ve sonra nar taneleri kaşıkla yenecek. Barricade oyunu iki kişili iyidi; başka sefer 4 kişilik deneriz. Doğuş gece bekçisi Vedat'ın mıntıkasında Güneşköy var - inşaat bitince sohbetlerini özleriz.
Tavuklara yem fermante ederiz. Akıllılardan biri yemi buldu, ancak inince çitin dış tarafa düştü. Akşama kadar giremedi. Karanlıkta iyi görmediği için tavuk kolay yakalanır...
Ne biçim yaratığın tek ayağında kulak olur? Viyadük inşaat dilinde dikey kısmı "ayak" ise, raylarını taşayacak yatay ("tabliye") sağlam tutacak bölüm "Omuz" değil, "Kulak" imiş. 10.cu viyadüğün 11.ci ayağın kulağı tamam: üstünde durdukların iskeleyi vinçle indiriyorlar. Aşağıda heykel gibi iskele bekliyor. Çocuk olsaydı hemen tırmanırlar...