Bir süredir Güneşköy'den uzak kalmanın ardından tekrardan gelmek ilaç gibi geldi. Şansımıza havalar soğuk olmasına ve kar yağışı beklenmesine rağmen gittiğimizde gayet sıcaktı.
Yol yorgunluğunu attıktan sonra Celal abiyle beraber çalışmaya başladık. Önceden ekim yapışmış yerdeki ayrık otları temizleyip bir kenara yığdık. Bol bol da sohbet ettik. Celal abide hikaye bitmiyor.
Ardından da beraber yemek yapma safhasına geçtik. Yemek hazırlamanın da yemenin de ayrı bir keyfi var bilirsiniz. Ama köyde yapmakla şehirde yapmak arasında inanın dağlar var. Celal abi uyku da öyle diye ekliyor. Burda uykunu alıyorsun, şehirde yataktan kalkmak istemiyorsun diyor.
Güzel yemeğin üstüne güzel bir demleme çay gider. Ama sırası değil. Ot yolmaya devam. Hafiften acele ettiğimi farkediyorum. İşi bitirelim de bir çay içelim. Celal abi de kıyamıyor yorgun düşmeme bitti artık gerisini hallederim diyor. Israr etsem de bitiriyoruz ot yolmayı. Sonrasında da çay demlemeye geçiyorum.
Aslında sınavlarıma hazırlanmam gerekiyordu bugün de. Fakat evde bolca boş vakit geçirip hayıflanacağımı bildiğimden buraya attım kendimi. İyi de ettim. Ne kadar gelişi gidişi çetrefilli olsa da değiyor.
Bu gelişimde Adnan Hocayla beraberdik. Kendisi köydeki solucanlarla çalışıyor, gübre üretiyor. Gelirken sohbet ede ede geldik, gelmeye doğru da ingilizce devam ettik. Dönüş yolunda da bir talihsizlik başımıza geldi, köy yolundan giderken araba arızalandı. Yaklaşık 1 saat araba çekiciyi bekledik. Bir bakımdan da iyi de oldu. Vakit olunca daha derin sohbetlere girdik. Paylaşımda bulunduk. Sanki evrenden küçük bir ayarlamaydı bize. Çekiciyle beraber de geri döndük.
Tadını alınca, keyifleninde minnettar oluyor insan herşeye. Minnettarlığını da bir şekilde dile getiriyor. Köyde minnettar olacağınız çok şey var, hepsine minnettarım.