Altı kişi fazla erken olmadan yola çıktık. Herkes farklı yaşadı... Coffee101'dan 2 kovayla gittim, bol marul, yeşillik ve yumurtayla dönerken en çok İrişleri hatırlarım.
Mutlaka yeni çıkan çiçeklere bakacaktım: 2 hafta önce hiç bu kadar erken görmediğim çiçekler vardı. Dokunulmayan batı yamaca cıktım: bol Sarı yıldız (Gagea villosa), kalan son Öksüzoğlan (Colchicum trudii), bir kaç Kanarya otu (Senecio vernalis)... tepede bir değil, 2, 3 ve bir dördüçün İris galatia! En üstte bir daha taşlar arası açtı. Ağustos 2015 yılında Güneş Tepe yok olmadan işaretlediğim 10 İris yumrusundan 7sini çıkartıp yeni yere götürdüm. Acaba hiç yaşayan oldu mu? Geçen sen bulamamıştım.
Ankara çiğdemi ve minik beyazlardan üçte biri bildim (Capsella bursa-pastoris, çoban çantasının ilk çiçekleritohum olmadan fazla belirgin olmuyor).
İnci'nin gözü keskin! Diktiğim alanında 7'den 4 İris'i bulduk - demek ki tutuyor! Bu çiçekler narin sanat, birer incecik heykel, bazılar saydam kadar renksiz... Rüzgar Tepe'nin batı yamaçlarda kaç tane daha bulduk, saymadık.
Ankara çiğdemi ve minik beyazlardan üçte biri bildim (Capsella bursa-pastoris, çoban çantasının ilk çiçekleritohum olmadan fazla belirgin olmuyor). Ağaçlar patlamaya başlıyor. 2 hafta önce Kırsal Çevre Ormancılık Derneğinden arkadaşlarla Kurtuluş Park'ından mürvet çeliği aldığımızda Salih Usta belki geç kalmıştık endişelendi. 3. cemre düşmek üzere, ve Ankara ciddi bir kış görmedi. Tohumların envanteri başlandı.