BİZ VE BAŞKALARI

BİZ VE BAŞKALARI
05/10/2020

Daha iyi koşullarda yaşamayı, daha iyi bir Ben’i birçoğumuzun düşlediğini biliyorum. Sanki Türkiye şartlarında yaşamasak, bizi geren o iş hayatımızdaki insanları görmesek, daha modern bir ailenin çocukları olsak, hepimizin daha iyisini deneyimleyeceğimizi düşündüğümüzü biliyorum.

Sosyal medyada da bu anlayışı körüklediğimizi düşünüyorum. Fotoğraflarla ve diğer araçlarla yaptıklarımızın ve deneyimlediklerimizin ne kadar harika olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Her defasında bu deneyimler daha da arzulanan bir hal almaya başlıyor. O insanların gerçekliğinde yaşamak istiyoruz, kendi kasvetli gerçekliğimiz daha da belirginleşiyor.

Durum şu ki; sanki ortak bir gerçekliği paylaşmıyoruz gibi davranıyoruz. İnsanların kendi gerçeklikleri diğerlerinden kopukmuş gibi. Dünyada ne kadar olumsuzluklar olsa da bazılarımıza sanki bu hiç dokunmuyor, kendi yaşantımızdaki olumsuzluklar da bize ve çevremize aitmiş gibi gözüküyor.

Halbuki yaşamı ortak deneyimliyoruz. Kişisel yaşamlarımız izole ortamlarda oluşmadılar, hepsi bu dönemin ve ortak gerçekleğimizin içinde filizlendiler. Kendi hayatlarımızı bireyselleştirdikçe sorunlarımızın sadece bağımsız kişisel hikayelerimizden doğduğuna inanıyoruz ve sadece kendimizi sorumlu tutuyoruz. Bu da bizi geçmişimizi ve kimliğimizi deşmeye ve değiştirmeye yönlendiriyor.

Kim bilir belki ailemizden kalan yüzyıllık bir acıyı içimizde taşıyoruzdur. Mesela üzerimizde insan olmanın acemiliğini insanlık olarak taşıyoruz. Günümüzde duyarsızlığı, anlayışsızlığı, görmezden gelmeyi, güç savaşlarını ortak olarak deneyimliyoruz. Mutlu hayatlar yaşamak bir galibiyetin veya başarısının sonucu anlamına mı geliyor? Ya da şansın mı demeliyim ?

Hepimiz en güzeli ve en iyisi şu anda hak etmiyor muyuz ? Eğer ben hak ediyorsam, bir başkası benden daha ırkçı, cinsiyetçi, tembel, başarısız ya da dikkatsiz diye mi ? Kısıtlı bir hak edişi adil bir şekilde paylaştırmaya mı çalışıyoruz? Bu bana dünya üzerindeki egemen ekonomi modelini anımsatıyor.

İnanıyorum ki hikayelerimiz ne kadar farklı olursa olsun hepimizin içinde aynı gerçeği görebiliriz. Ne kadar farklı olsak dahi çekirdekte aynıyız, hatta biriz. Bu, fikir olmaktan da öte kalplerimizde yatan bir gerçek. Sanki tek bir varlık binlerce yaşamı soluyor. Sanki her gün dışımda olup bitenleri değil kendimi deneyimliyorum.

Senin gibi olmak ne demek ? diye soruyor Charles Eisenstein. Sevgiye aç, insanlardan ilgi bekleyen biri olmak ne demek ? Hayatı boyunca güç kullanarak istediğini elde etmiş biri olmak ne demek ? Etrafındakiler tarafından habire yüceltilmek ve kendi başına tüm ülke adına karar almak ne demek ? En doğrusu ailesinden gördüğü gelenekleri takip etmek ve yeniye diretmek ne demek ? Kendi hayatını akademik kariyer uğruna tüketmek ve bunu her değerden üstün tutup acılı bir başarı hikayesini yüceltmek ne demek ? Türkiyede kadın olarak gece vakti sokağa çıkmak ne demek ? Erkekliğin habire ölçüldüğü bir toplumda erkek olmak ne demek ?

Yaşam sonsuz biçimleriyle koca bir deneyim ve yüzyıllardır nehir gibi akıyor. Sanki giderek daha da gürlüyor, kabarıyor ve önündeki her engeli yıkmaya çalışıyor. Artık kontrol edilemez bir halde oraya buraya sıçrıyor. Bu zamanları ortak deneyimliyoruz. Yer yer tabi ki dayanılmaz haller alıyor, bir soluk almaya muhtaç hissediyoruz. Her gün yorgun halde artık iç içe geçmiş sorunlarla yüz yüze geliyoruz. Daha dingin bir hayatı hepimiz arzuluyoruz.

 Aynı şekilde hep beraber dayanıyoruz ve direniyoruz zorluklara. Başkasının yaşadığı kişisel zorlukları kendi hayatımızda deneyimlememek bizi onlardan sıyrılmış ya da azat etmiş saymıyor. Beraber yaşarken bizim payımıza düşeni onlar aracılığıyla da deneyimliyoruz. Benliğimizde yaşama yer verdiğimizde dünya üzerindeki olumlu ve olumsuz olana kapıyı açıyoruz. Bizim gibi gezegenimiz de tükenme, yıpranma ve bozulma hallerini deneyimliyor. Bu deneyimlere dayanma ve alan açma kapasitesine sahibiz. Bu her zaman dayanmamız ve çaba sarfetmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Değişim ve dönüşüm için kalbimizi açık tutabileceğimiz anlamına geliyor.

 Batarsak beraber batıyoruz. Neyi dönüştürürsek neyi şifalandırırsak içimizde ya da dışımızda, ortak deneyime bir katkı koyuyoruz ve ihtiyacı olana hazır hale getiriyoruz. Her birimize ayrı ayrı ihtiyacımız var çünkü yapbozu hepberaber tamamlıyoruz. Eğer dünya üzerinde saadeti arıyorsak diğerlerinin hizmetine ve armağanlarına muhtacız.

 Okan Toygun.

Bu yazı "Kompost Kent" isimli AB Erasmus Plus desteklenen projesinin kitabında yayınlandı (2020).   http://www.kompostkent.com/ 

Diğer Blog Yazıları
Tüm Blog Yazıları
Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam