Evden çıktığımda araba seslerinin olmadığı, yeşile biraz da olsa temas edebileceğim ve kendi kendime kalabileceğim yerler arayıp bulamadığım bir haftadaydım. Kitap okumak ya da yazı yazmak için yalnız kalmak istiyordum, ama nereye yerleşsem gürültüden kaçamıyordum. Bunalmıştım. Sadece doğayı dinleyebilmeyi özlemiştim. Tam da bu ruh halindeyken yazdı Claire, Güneşköy’e gelmek isteyen olur mu diye. Bu hafta sonunu Güneşköy’de geçirdim böylece.
Cumartesi günü öğle saatlerinde çıktık yola. Berkay, Claire ve ben. Birbirimizi tanımaya çalıştığımız keyifli sohbetleri dil üzerine muhabbetlerimiz izledi. Güneşköy’den, tasarımdan, seramikten, danstan, doğadan, yol ayrımlarından konuşurken Yahşihan’da bulduk kendimizi.
Bizi Hisarköy’de bir sıpa karşıladı. Merakımızdan indik arabadan. Sıpayı korkutmadan iletişim kurmaya çalışırken Mustafa geldi. Claire ile tanışıyorlarmış uzun zamandır. Bizi çay içmeye davet etti ve bir süre oturduk orada.
Güneşköy’ün Hisarköydekiler ile kurduğu iletişim çok hoşuma gitti. Claire köydekilerin çoğunu tanıyordu, bazılarına çocukluklarında bir şekilde temas etmişti ve onlarla iletişimini sürdürüyordu. Köydekiler de Güneşköy’e gidip geliyorlarmış sık sık.
Bir sonraki ziyaretimiz ise 8 yaşındaki Elif’eydi. Claire Elif’ten bahsetmişti daha önce. Meraklı, heyecanlı, iletişim kurmaya ve öğrenmeye açık bir kız çocuğu. Evlerine gittiğimizde bize etrafı gösterdi. İneklere, kuşların ahırdaki yuvalarına, tavuklara baktık birlikte. Elif’i ve kardeşi Kardelen’i de alıp Güneşköy’e doğru yolumuza devam ettik. Annesi tarlada çalıştığı için 1,5 yaşındaki Kardelen’in sorumluluğu Elif’teydi. Kardeşine bakması gerektiğini ve onsuz gelemeyeceğini söyledi bize. Kardeşiyle kurduğu diyalog çocuklarda çok aşina olmadığım olgunluktaydı. Sorumluluk duygusunun 8 yaşındaki bir çocuğu kardeşine karşı nasıl sabırlı ve anlayışlı bir hale getirebildiğini gördüm.
O günün bir kısmını Elif ve Kardelen’e ayırdık. Yumurta boyama, resim yapma, dans etme eylemlerini oyunlaştırıp etkinlikler ürettik birlikte. Claire çocuklarla nasıl çalışılacağını çok iyi biliyor gibiydi. Üreterek eğlenirken bir yandan sınırları da tanımlamamız gerekiyordu. İşin içine birden fazla insanın dahil olduğu her türlü eylem ve iletişimde olduğu gibi.
Çocukları evlerine bıraktıktan sonra yemek yaptık, Celal abi ve Merdan da bizimleydi. Çardakta hep beraber yedik yemeğimizi. Güneşköy’ün bu küçük toplanma alanlarını çok seviyorum. Çardak yeri geliyor yemek yenilen alan, yeri geliyor çalışma/tartışma köşesi oluyor. Yemek zamanında herkes işi bırakıyor ve orada oluyor. Güneşköy’deki iş birliği bilinci yeni gelenlere de aktarılıyor. Herkes bir işin ucundan tutuyor. Mekanı temiz tutma, tarla işlerine yardım etme, yemek yapma… Sorumluluk aldıkça da oraya ait hissediyor insan. Bir bakmışsınız Güneşköy’ün bir parçası oluvermişsiniz siz de. Yemekten sonra Claire'in üzerine düşündüğü bir oyun için görsel ürettik, görsel üretme süreci ise başlı başına bir oyundu. Çizmeye Claire’in mandolininin tınılarıyla devam ettik ve günü bitirdik böylece. Çok yorulmuştuk. Yatmadan önce yıldızları izlemek istedim bir süre. Uzun zaman oldu bu kadar net görmeyeli. Heyecanlanmıştım. Yaşadığım yerde akşamları yıldızları görmeye çalışarak yürürüm genelde ve kentten uzaklaşma isteği doğar içimde. Yanı başımda Güneşköy gibi bir yerin olduğu düşüncesi ise çok iyi geliyor. Zihnimde yıldızlarla dolu bir gökyüzü imgesiyle uyudum o gece.
Ertesi güne erken başladım, herkes uyanmamıştı henüz. Yürüyüşe çıktım. O sabah yazmak geldi içimden… “Uzun zamandır yakalayamadığım zihinsel boşluğun içindeyim. Doğanın gürültüsüz sesi... Sessizliği delen kuş, horoz ve köpek sesleri… Şehirde duyduğum sesler gürültünün ötesine gidemiyorken burada müziğe dönüşüyor. Saat sabah 7 civarı olmalı, Güneşköy’ü yukarıdan görebileceğim bir yerde oturup köyü dinliyorum. Güneş ise daha da yükselip yakmaya başlıyor tenimi. Özlemişim bu kokuyu, kuşların şaşırtan farklılıktaki şakımalarını, bu kadar yeşili bir arada görmeyi… Öyle bir boşluk ki bu, düşünmek istediğimde bile izin vermiyor zihnim. Sakinlik ele geçirmiş beni. Hayvanların sesi ister istemez çekiyor dikkatimi. Doğa izin vermiyor düşüncelerimde kaybolmama. Soyutlamak istemiyor zihnim kendini çevresinden. Bedenim ise daha kolay hafifliyor, bırakabiliyor kendini. Dansa dönüşmeye çok daha müsait hareketlerim. Kaybolmaya izin veriyor arazi. Gözetlenmediğini bildiğin mekanlar var burada.”
Sera yapısına döndüğümde herkes uyanmıştı. Bir şeyler atıştırıp Claire ve Berkay’la birlikte araziye geçtik. Atık camları topladığımız yere biraz daha cam şişe bıraktık, Mürver ağacını suladık ve bir yandan da arazinin plan çizimi nasıl iyileştirilebilir diye konuştuk. Mürver ağacını sulama yöntemi çok ilginç geldi. Su geçirebilen bir testi toprağa gömülüyor ve su ile dolduruluyor. Böylece su toprağa yavaş yavaş geçiyor.
Claire ile arazide ilerlerken çok fazla şey öğreniyorsunuz. Çevremde sık sık görüp de adını bilmediğim pek çok bitkinin türünü öğrendim bu yürüyüşte. Yabani havuç, yağmur çiçeği, katırtırnağı,sığır kuyruğu, engerek otu, sinapis, gerdanlık bunlardan bazıları… Yabani havucun çiçeğinin ortasındaki koyu renkli kısmı böcek sanıyorduk, böceklerin dikkatini çekebilmek için farklı renkteymiş meğer. Sabah saatlerini bu şekilde araziyi dolaşarak, bitki türlerini öğrenerek ve bir yandan da çöp toplayarak geçirdik. Seraya döndüğümüzde Ali ve İnci Hoca gelmişti. O gün dağıtım için paketleme yapılacaktı.
Güneşköy ile bir süredir barınma alanı tasarımı için çalışıyoruz. Ali Hoca ve Claire ile biraz tasarım üzerine konuşup çizim yaparken Berkay da Celal Abiye paketleme hazırlıkları için yardım ediyordu. Daha sonra paketlere konacak lavantaları hazırladık. İşimizi yaparken bir yandan da Fransızca pratik ediyorduk. Paketleme işi tamamlanıp paketler araçlara yüklenince biz de son çayları içip evimize doğru yola çıktık. Dolu dolu geçen, hem bir şeyler öğrendiğim hem de çok keyif aldığım bir hafta sonu geçirdim Güneşköy’de. Yapılan iş çok değerli burada. Adil, temiz ve yerel gıda üretimi yaparken tüketicilerin üretim sürecine de dahil olabilmelerine (gönüllü olarak çalışma, yapılan ziyaretler...) izin veren bir oluşum. İşin içine sağlıklı iletişim ve eğitimin de dahil edilmesiyle daha sürdürülebilir bir hal alıyor yapılanlar. Yıllarca emek emek çalışılarak gelinmiş bu aşamaya ve daha uzunca da bir yolu var. Hayaller bitmiyor Güneşköy’de… Simla Şanlı