Temmuz’un son günü. Saat 06:15 suları. Günlerden Çarşamba ve GüneşKöy’ün ardı ardına 3.yıldır yürüttüğü Topluluk Destekli Tarım Projesinin « Sebze Hasadı » için yola çıkacağım. Hemen ardıcıl gün Perşembe öğleden öncesine kadar da, 5 dağıtım noktasına paketleri bırakmalıyım. Destekleyicilerimiz de gün içerisinde bu teslim noktalarından paketlerini alıp evlerine götürmeliler. Haftada 2 « hasat ve dağıtım » yaptığımız için, ikincisi de 3 dağıtım noktasıyla « Pazar hasat, Pazartesi dağıtım » olmakta. Projeyi destekleyenler neredeyse 12 saatte taze ürünü alıp tüketmeye başlayabilirler. Buna özel olarak dikkat ediyoruz.
Soner Yalçın’ın « Saklı Seçilmişler » kitabını ilk çıktığında okuduğumda, bu büyük çalışmayla, ayaklarımın daha yere sağlam basması için gıdaların beslenme için çok önemli olduğuna bir kez daha karar verdim. Her gıdanın altında başka bir hikaye vardı : « Anla ve yediğine içtiğine dikkat et » ; « anla ve üretime katıl » ; « anla ve bunun sır olmadığını bil » ; « sen de, toplum da, dünya da sağlığını hızla kaybederken, sen bunu anla ve yaratıcı biriysen eğer, bir şekilde sağlığınla alay etme, beslenme bilinci önemli »... Soner Yalçın bana göre, « çözümü görememek değil, asıl mesele sorunun görülememesi » diyerek büyük araştırmasını topluma sunmuş oldu.
Kuşkusuz genç değilim artık ; kuşkusuz akılsız da değil. İnsanı mutlu eden gülümsemeler vardır. Eğer bir şeye kalpten tutkunsanız, anlamak için her yaşta bir şekile dikkat bilinci oluşturursanız ve kendinizi buna ısrarla verirseniz, nitekim pratiklerini yaparken olur olmaz durumlarda gülümsemeleriniz size yakışır.
Yaşlı adam ! Hiç kimse kaybetmedi, « kazandı » herkese göre değişse de, ama gülümsemeler der ki ; « sen kendi işine bak ! » Mesela, parmak ucumuzda toprakla buluşmayı bekleyen 1 tane tohum.. Tohuma bile başka bir bakış açısıyla baktığınızda, o size çok şey öğretir. Deneyimler.. Kaybedişler.. Gülümsemeler.. Yine Deneyimler.. Yeniden başlamalar.. Aşık olduğun tabiata saygı ve sevgi ele birlikte « onun ruhunu » anlamak ve yanında olmak. İtici güç bu. Çimlendiğinde.. Yansımaları görmek ve gülümsemek.
En güzel domatese kurmuş evini
Mecburen gülümsemek zorunda olduğumuz, okuduklarımızda, yazdıklarımızda, duyduklarımızda kendimizi buna ittiğimiz durumlar da yok mu ? « Dünyada hayatın varlığı, 30-90 cm’lik verimli üst toprak tabakasına bağlı. Yeryüzü, 1000 yılda ortalama 5 cm’lik üst toprak üretebiliyor ve günümüzde bin yılda oluşan bu beş santimlik toprağı, erozyon nedeniyle yaklaşık 80 yılda kaybediyoruz. » Özetle ; 1000 yılda 5 cm toprak üret ve bunu 80 yılda kaybet ! « Suçlu » adlı bir filmi izliyorum, saat 02 :06. Kevin Koster başrolde. Film başlarken, ekranda bir metin akıyor, bunu okuduğum kitabın ilk sayfasına da yazdım ; « .. Beynimle oynadılar, ne olacağını bildiklerini sandılar, ama yanıldılar. Beni tanımıyorlar, bundan sonra ne olacağnı bilmiyorum, ama şunu biliyorum ; bana zarar verirseniz, ben size daha fazla zarar veririm.. » Aklıma, benimle oynadılar dendiğinde, oynananın « Toprak » olduğunu düşündüm. Emel Anıl’ın çevirisi ile, Washington Üniversitesi, Dünya ve Uzay Bilimleri’nde Prof. Olan David R.Montgomery’nin « Toprak » kitabından idi parağrafın başındaki alıntı. Toprağın oluşumundan hızlı yitirilmesi toplumlara büyük zarar verir. Bizim arazimizde « Viyadüklerin Açtığı Toprak Bozunumu ve İyileştirme Çabaları » ayrı bir bakışla bir uzman tarafından incelenmeli. Buna karar vermek de bir gülümseme içerir benim için.
Tarlada bir teras
Anlatılacak çok şey var da, nitekim gün bitiyor… Hasat yapıldı, ürünler masa ve çevresine yığıldı.. Kraft Kesekağıtları ve isimlikler hazırlandı. Her kutuya eşit pay edilsin diye tartım uyarıları yapıldı. Bu hafta 8.5 kg’dan fazla, 9 ürün çeşitlendirebildik (Patlıcan, Salatalık, Domates, Dolmalık Biber, Sivri Biber, Yeşil soğan, Kabak, Fasulye, Acur). Maydanoz 3 defa denendi ve olmadı, çimlenemedi.. Tuhaf, bilemiyoruz neden. Soğanlar olgunlaşıyor, Patates büyüyor, Bamya her yıl olduğu gibi kafasına göre hızlı yavaş büyüyor. Havuçları da serada büyütüyoruz. Dışarda yine kavun, karpuz büyümekte. Bir yandan da kışlıklar planlanmakta.
Ankara-Sivas Hızlı Tren viyadükleri arazimizin tam ortasından geçtiği için, onlar da son hızla işlerini tamamlamaya çalışıyor. Onlarla yaşamayı öğrendik. Hele bir bitirip hayırlısı ile gitsinler, tabiat onarımını ortak çözümlerle planlama ve uygulamalıyız. Bu da önümüzdeki günler adına, bilinç nehrindeki çaba ve gayretlerle, ortalık biraz daha yeşillendirildiğinde bir gülümseme bırakacaktır.
Kaygı değil, derin bir kubulleniş ve çalışma
Önümüzdeki hafta Kurban Bayramı. Ben Ankara’da kalacağım. Çalışanlarımızla birlikte 90 kavanozluk bir turşu yapmalıyız. Mis gibi kokan taptaze salatalık ve domatesler tarlada bizi bekler.. Unutmadan, bal kabakları da ne güzel büyümekte. Hava sıcaklığı 37.5 Santigrat’dı. Sinek vızırtıları kulaklarımızın çevresinde.
Yolculuğa çıkacaksan okumalısın.. Sözün varsa anlatmak için yazmalısın.. Çiçeğin varsa arıların da seni ziyaret etmesi ve belki de iğnelemesine göz yumacaksın. « Yapıp yaratmada kendilerine güvenenler başkalarına uzak düşmeyen kimselerdir » diyerek sözü noktalıyorum.
Son söz “zaman” ile ilgili olsun. İş hayatında bu benim « işe odaklı zaman takıntımdır ». Gençlerin 3 dakikalık bir zaman dilimini içlerinden sayarak tahmin etmede belirgin biçimde isabet kaydettiklerini, oysa yaşlıların daha yavaş saydıklarını ve bundan ötürü 3 dakika olarak algıladıkları zaman diliminin aslında 3.5, 4 dakikaya yakın olduğunu göstermiş olsa da.. Artık kim üzerine alınırsa. Ayağının kaymasına ve düşmene kendi çalışma ve kayrayış pratiklerin de neden olabilir. 3 dakikada yapılacak bir işi 4 dakikada yapıyorsan, her gün ne kadar dakika kazandığını bir otur düşün. Gülümseyerek bunu da bil diyorum kendime.
Sevgiyle… GüneşKöye