Bugün yanımda gelen Suriye’li ilk defa araziye gelen, ilk defa çilek (ki kocaman ve çok lezzetli) topladı – göz farkedene kadar kaçı kaçırdı, ilk defa bir seraya girdi, ve başka ilklere de vesile oldum. Ona uygun şekilde Güneşköy’ü anlatmak da bana yeni bakış getirdi. Ufuklarımız her an genişletilebilir, hazır olduğumuzda.
Uzun yoldan (3 köprüden sonra, Şevket’in bahçesini geçince, sol tarafta ağaçların arkasında … Mandala evini gördük. Ve de serayı. Aralarında koyu kızıl çizgi neydi? Hisarköyü geçince belli oldu: yeni yolu yapıldı. BU SABAH bitirmişler, arazide seraya giden yoluna bağlayarak. Edige’ye inerken “kızıl toprak ocağı” anıklı yıllar boyunca açılmışlardı. Bu sefer bize geldi. Sıkıştırılmış, dayanıklı olacakmış…
Güney çitimizi açtılar – sadece bir alıç ağacı gitmiş. Doğus’un foremanı özellikle “Güneşköy’e zarar verilmiyecek” kepçeciye hatırlıatmış. Güneştepe’nin eteğnde olan meyve ağaçlara hiç dokunulmadı. Öğleden sonra bir tanker yoldan indi; Doğuş’un. Şoförü Talip “Hoş geldiniz, artık misafirsiniz. Sizden daha fazla, her gün geliriz” diyip seramızı ne kadar beğendiğini söyledi.
Geçen ay derinleşmiş kanala düşen kayanın arkasında dört haftada yağmur tarafından getirilen erozyon/topraklar ne kadar fazla: sadece kayanın tuttuğu topraklar bile metreküpten fazla.
Hayvanlar: ne kadar kelebek tür tür uçuyordu havada (ne sıcak ne soğuk, ideal). Havada da yusufcuk, şahin, … Karaçalılardan görünmeyen bir kuş sürüsünün meclis toplantısıymış, neler tartışıyorlardı? Karşıdaki mısırlara ziyaret eden yabani domuzlar fazlaysa, Kıvanç’ların mısırlarını domuz yok etmiş.
Her yer yeşil (kıp kırmızı alıçlar ve çilekler dışında): bu mevsimde toprakta yepyeni otlar çimen gibi, kuzey-batı tarlada rokalar bol olacak. Güneştepenin doğusunda kendiliğinden çıkan badem ağacını taşıyacak mıyız? Güney çitin batısında erik ağacı çok büyüdü…
Hala çiçek var: serin havalara dayanıklı olanlar son yağmurlarda coşmuş.