Bu haftanın paketi 12.5kg ağır: paketlerin altını bandlamak gerek. Domates artık bol: her pakete 2.5kg, ve tadı anlatılmaz lezzetli - "bu haftaki domateslerin cennetten gelmiş" diyen oldu. Paketlemede destek veren Ege sabah gelen Fatih, Cansu, Ayşegül, Faruk, Gizem ve Ege ile geldi. Birkaç gün sonra Ege çalıştığı Kalifornya'ya dönecekti. Pentagon'da çalışan Cansu'un babası Fatih Ankara'daki ailesine ziyarete gelince Vişnelik'te (ODTÜ Mezunları Derneği) önceki paketler birakılınca merak etti. Ege Göksu'nun Stanford'tan arkadaşı... Gelişmeler fazla hızlı olunca fotoğraf çekmedim.
Paketlerin gelişi birer hediyedir. Mevsime göre değişir, toprak iklime göre verebildiğini sunar, mevsimlerin ilerlemesini yansıtarak. İçindekiler hepsi tek tek elle toplanmıştı, haftalar bakım sonrası. Bir fasülyenin değerini düşünsenizi!
Ziyaretçiler ve paketler Ankara yoluna çıkınca lavanta hasadı zamanı oldu. Naylon serada kurutulacak; tarladaki salatalık ürün veriyor, fazla kuru olan salatalık bitkileri söküldü. Geniş kurutma alanıdır. Kış ürünleri artık gündemde: 2 hafta önce kale ekildi uzun ayaklı saksıda; seranın yerdeki 3 bölümde damla borularıdan toprağı ıslatıyor, pazı 3 gün önce ekildi henüz filizlenmedi.
Akşam ince hilal iki saat sonra karanlıkta batacaktı. Akasyaların arkası ışıklar kimin? Herkül git bak! "Ben Arzu!" dedi bir ses. Karanlıkta kim gelir? Van'dan bir öğretmen beni önceki gece yarısı aramıştı, görüşmek istiyordu. Maalesef sabah erken Ankara'dan ayrılacaktım. Arzu Elmadağ'da kaldığını söyleyince yolu tarif ettim. Hiç aklıma gelmedi karanlıkta geleceğini! Navigasyon neden bu toprak yolu gösteriyor? Elmadağ'dan en kısa olabilir, ama yağışlı günlerde önerilmez, bataklık bile olur bazen. Neyse gelebildiler, Arzu halası ve eşiyle... Gündüz nasıl görebilir? Çantasıyla hazır gelen Arzu'la gece yarısına kadar konuştuk, ortak ilgi alanlarımız. Gece artık soğuk; pencere kapatmak gerekti ve çarşaf üstü örtü gerekti: günler biraz kapalı, ayğmurlu bile. Kurutmaya bıraktığım tohum topları ve kabak cipsleri Celal toplatmış ki ıslanmasın.
Sabah erken keşife çıktık. Celal, çok teşekkürler. Tüm çalışmalardan muaf ettin. Benimle gezen mutlaka çiçek ve tohumların ince güzellikleri dikkat eder. Özellikle tohumların kuru bitkiden ayrılma mekanizmalara baktık.
Arazisinde en kuzey batı köşesinde aylar önce çalıya bağladığı bir avuç "çubuklu arı barınağı" bulduk. Hem güneye bakan...
Tabii ki Arzu'yu Kanyona götürdüm. Elimizde 4 bidonla 20 litre su götürdük ve en güçlü 9 söğüt kaleminin dibine su verdik. Çukurlar böyle şekillendirdim ki yarım litre sudan fazla tutabilir.
Gölet yanındaki sıvacı kuşu yuvası baktık, ve yakında kaç metre uzun bir kamış bulduk. Kökü göletteyken, kamışlardan bazılar etrafına bakıyordu.
Arzu ile gezerken bitki, çiçek, tohum ile ağaç tanımaya başladı. Bu çalı ise meyvesi tam net ıspatlıyor: badem meyvelerin farklı durumlarda (dış ve iç kabulklarıyla, ve altında iç bademi yiyenin bıraktığı kırık sert kabuğu. Hala hangi hayvan kurduğunu öğrenemedim...
Karıncaları izlerken çöplüklerinden bahşettim: "Deliğinden uzakta, bir kenarda birikilir tohum ambalajları" dediğimde... deliğin çevresini tamamen daire şeklinde bıraktılar. Acaba bunun koruma fonksyonu olabilir mi?
Uzaktan gelenler hemen tekrar gelemez ise. Kalifornya'da Ege websayfa konusunda öneride bulunabilirsin. Arzu, şimdi Van'a döndün; öüretmen gözüyle Güneşköy'ü gördükten sonra aklına gelen fikirlerini paylaşırsın.