Başarılı bir Genel Kurul toplantısı ardından kalabalık bir grup araziye geldi.
Seranın yerını tespit etmek için Çetin’le Mimarlık öğrencisi Simon ve de uzman Kemal hoca (ODTÜRestorasyon’dan), Ali, İnci, Fevzi ve Ömür. Ve isimlerini not etmediğim 2 kişi daha.
Çok sevindim: İnci çalışmaya gelmedi. Dağların tepelerini gezip gözlemlediğini bir çok ayrıntı anlattı:Yan çiftliklerden birinin kovanlarını, Edige’nin yesil evi, tavşan, fareler, ardıç kuşu, vs.
Hava soğuktu. Çalıştıkca ısındım – bugün yalnız olmak istemiştim. Kuru otlar, toprak, yem yeşil yeni bitkiler haftanın karanlık düşünceleri daha iyi gömülür
Dün akşam eski bir öğrenciyle konuşurken ‘Güneşköy’e özgün …’ bir şeyi tarif etmeye çalışmıştım. Hem arazinin belli bir noktayı bellirleyici, hem canlılar için bir habitat, hem de mevcut malzemelerden faydalanacaktı. 2 hafta önce budanmış dallar, patikaları kapatan kuru otlar, önceki sezondan kalan bitki sapları dönüştü. Oturak ve trambolin oluşmuş. Bir diğeri dallar kuruyunca devam edilir; 4.cü ise Kara Deniz’in mısır sapların sisteme benzeyen bir barınak.
Soğukta bir çok çiçek taç yapraklarını açmamış… düşük derecede böcek olmaz diye bitki enerji tasarufu mu yapıyor? Fazla kuşa dikkat etmedim bugün; Ardıç kuşunun hikayesi ise dikkatimi çekti “Isparta’nın Eğirdir ilçesindeki orman fidanlığı mühendisleri, yalnızca ardıç kuşunun dışkısından çimlenebilen ardıç ağacını, kimyasal ortamda çimlendirmeyi başardı.” Nisan 2005 Anadolu Ajans tarafından anons edildi. Demek ki 25 yıl önce çalıştığım Coprınus cinereus’ın spor/tohum macerası gibi, doğa ardıç için de özel bir kilit varmış. Doğanın sırlarından bir daha…