Güneşli sabah yola çıktık. Ailelerden kimi ODTÜbüste tanıştık, diğerleri Güneşköy'e varınca: her katılımcının tecrübesi ve ilgi alanı ayrı. Ne zenginlik :)
İlk defa gelenlere artık bir haritamız var, ancak levha olsa daha iyi olur!
Vardığımızda tanıtım çemberinin başında İnci günü başlattı
Ayrıca tarlada filizler eken ciddi çalışan bir ekip vardı. Romanya'da proje düşünen Daniel'in soruları yanında Güneşköy'ün sulara da öneride bulunuyordu.
Tabii ki tavuklar çekti. Alanlara girmeden korkusuz girişi konuştunuz: tavuklardan korkmadan, ve onları korkutmadan nasıl davranırız. Ellerimizde bolca yeşillik ve iyice param parça kırdığımız yumurta kabukları sunarken herkes diğerlere alıştı.
Kurşun renkli yağmur dolu bulutlar başımızda yoğunlaşırken Kanyona doğru gittik. Arazide bastonlu yürümek iyidir: dikenli dallar kaldır, uzakta olanı göster, kızgın davranan böceği kenera it, ve tabiidaha güvenli yürü! Kanyonun zemini son yağmurların getirdiiği toprakla yenide şekillendi. Suların gücü belirgin: kara çalının köklerini sağlam tutturan dimdik bir toprak kesimin altına su yol kesiyor. İlerde köksüz toprak sağ (doğu) taraftan hemen parçalandığı yerde kanyon geniş, daha sığ ve ferah. Dipte bu kadar çiçek görmemiştim. Bir kaç yerde üsttü kapatan karaçalı dalların altına dikkatli emekleyerek gemeyenleri dikenli çengellerde yakalanıyor! Kimi o noktada kümese dönmek istedi. Kanyonda davam, "Kuzey çitinde sola..." ve herkes farklı yamaçtan çıktı! Kuru Göletin etrafı "Dağ tarafına" tercih ettiler... Yaş önemli değil - herkesin içindeki çocuğu meraklaSorular, far edilenler "Bu ne?" Yavaş yavaş bitkiler tanınmaya başladılar. Her adımda anlatılacak ayrıntılar varken en son Mandala'ya yaklaştık...