Öncelikle İzmir’den İsveç’e gelirken havanın soğuk olacağını hissediyordum ama Nisan ayında 0 derece ve hatta karlı olacağını hiç düşünmemiştim. İklimsel ve coğrafik (Baltık denizinin ortasında bir adada olmak) şokunu atlattıktan sonra Suderbyn’e ve topluluğa kısa zamanda adapte olmaya başladım. Suderbyn yaklaşık 10 sene önce kurulmuş, ilk önce aile olarak başlayan topluluk zamanla gelen EVS gönüllüleri, stajyerler, kira ödeyerek yaşamak isteyenler ekoköyde kalmasından sonra 10-15 sabit kişi ve diğer gelenlerle beraber 20-25 kişi hep beraber sürdürülebilir, permakültür prensiplerinini benimsendiği, seküler, sosyokrasi yönetemiyle kararların alındığı, sağlıklı gıda ve çevrede beraber topluluk olarak yaşama deneyimi gerçekleştiriliyor. Ekoköyün en önemli özelliklerinden birisi doğaya hiç bir atık oluşturmaması; organik atıklar kompost yığınına, geri dönüştürülebilir atıklar ayrıştırılarak geri dönüşüm merkezine, idrar ve dışkı kompost tuvaletler aracılığıyla komposta, banyo,gri suyu biyoçözünür maddeler içeren şampuan, sabun vb. gölete, kullanılmayan giysiler ihtiyacı olanın istediği zaman alabileceği bir odaya, bütün araçların yakıtları elektrik, biyogaz, güneş enerjisi ve rüzgar enerjisiyle sağlanmakta. İçme suyu da yeraltı su kaynağından geliyor.
Efe BERBEROĞLU